29
Mayıs
2024
Çarşamba
SPOR

Ermenistan ve Belçika Milli Maçları Bekleneni Veremedi!..


2010 Dünya Kupası elemelerinde guruplar açıklandığında; Türkiye’nin kolay bir gruba düştüğünü iddia edenler oldu. Gerçekten Avrupa Şampiyonu İspanya dışında Bosna-Hersek, Belçika, Ermenistan ve Estonya’yı kolayca alt edeceğimiz düşünülmüştü. Bizi zorlayacak olanlar İspanya, Belçika ve Bosna-Hersek idi. Ermenistan ile Estonya ise kolay lokma olarak görülmüştü.

Türkiye ilk maçını bilindiği gibi Ermenistan ile rakip sahada oynadı ve 2-0’lık kolay bir sonuç elde etti. Ancak Türkiye-Ermenistan maçı futboldan çok siyasi ortamın gerginliği içerisinde da oynandı. Siyaset, tarihten bugüne Türkiye-Ermenistan ilişkileri, geçmiş olaylar ortaya konuldu... Futbol ikinci planda kaldı. Bu ortamda oynanan futboldan da pek bir şey beklemek doğru değildi. Nitekim de öyle oldu. Kötü bir zemini olan statta , şiddetli rüzgar altında takımımız epeyce zorlandıysa da kişisel beceri ile atılan iki gol ile üç puana ulaşmayı başardı. Bu maçta takımda eksikler olduğu açıkça görülüyordu. Fatih Terim, yine sakat oyuncuları, takımlarında pek yer bulamayanları ve formsuz olanları kadroya almıştı (!). Savunmanın zorlandığı, orta alanın zaman zaman zayıf Ermenistan’a kaptırıldığı ve gol adamlarımıza da yeterince top gelmediği görülmüştü. Fatih Terim bu eksikleri görerek, Ermenistan’dan daha güçlü, genç bir takım olan Belçika maçında bu hataları düzeltir diye düşünülmüştü. Ancak düşünülen olmadı; aynı hatalar yinelendi, kolayca yeneceğimizi sandığımız Belçika ile penaltıdan attığımız bir gol ile beraberliği zor kurtarabildik.

Belçika takımı Pekin Olimpiyatlarına katılarak çeyrek finale çıkmış, ileriye dönük genç oyunculardan kurulmuştu. Genç, enerjik ve koşan bir takımdı. Terim ve arkadaşlarının bu takımı iyi etüt atiğini sanmıyorum. Ermenistan maçında kanatlardan akın yapamadığımız, Gökhan Zan ile Servet’in eski formlarında olmadıkları kolayca görülmüştü. Gökhan Gönül ile Hakan Balta kanatları işletememişlerdi. Belçika maçında yine aynı hatanın devam ettiği görüldü. Sakatlığı nedeniyle Hakan Balta’nın yerinde oynayan ve ilk kez milli olan Çağdaş ile Gökhan Gönül yine kanatlardan akın yapamadılar. Oysa bu maçta sol kanatta Uğur Boral, Arda’nın arkasında daha verimli olur, rakibin zayıf görüntü veren sağ kanadını çökertebilirdi. Ama düşünülen olmadı, Terim aynı yanlışlarında ısrar etti. Böyle olunca da Belçika karşısında takımımız ne sağdan ve nede soldan etkili akın yapamadı. Yediğimiz gol ise tamamen savunma hatasıydı. Serbest vuruşta rakibi boş bırakırsan elin oğlu golünü atar. Nitekim de öyle oldu; bu golde Volkan’ın yapacağı da bir şey yoktu. Savunmamız geride çakılı kaldı, orta alan geriye dönüktü. Böyle olunca da ileri de ne Semih’ten ne de önce Tuncay sonra da Mevlut’tan gol beklemek hayal olurdu. Rakibin uzun boylu oluşu, bizim havadan doldur boşalt oyunumuz ise rakibin işine yaradı. Terim bu yanlışı da düzeltip topu yere indirtmedi. Tuncay’ın sakatlanması talihsizlikti, oyundan çıkınca da süratle topu rakip alana taşıyacak oyuncumuz kalmadı.

Herkes Avrupa Şampiyonasında son dakikalarda attığımız mucize golleri bekledi ama meşhur bir söz vardır; her zaman papaz pilav yemez. Nitekim de öyle oldu; beklenen son dakika golü bir türlü gelmedi. Bu arada kazandığımız penaltıda rakibin eline çarpan top kasti değildi ve bunu da boş geçmeyelim. Bu arada Volkan’ı geçen bir topu Çağdaş’ın kale içerisinden uzaklaştırdığı da unutulmamalı. Bu bakımdan galibiyeti kaçırdığımız yerine mağlubiyetten kurtulduk diye düşünsek daha doğru olur...

Maçın bence oyundan çok üzerinde durulması gereken skandalları vardır. Bunlardan biri Hıncal Uluç’un televizyon programında Emre’yi tenkit etmesi nedeniyle, annesinin rahatsızlanması üzerine kampı terk etmesiydi. Profesyonel bir futbolcu, hele ki Avrupa’da ünlü iki takımda oynamış bir futbolcu kampı terk edemezdi. Terk ederse bu yönetim zafiyeti veya otorite boşluğuydu. Döndüğünde de takıma alınmamalıydı. Ne var ki, Terim çaresizdi, sakat oyuncuları Milli Takım’a çağırmış, elinde yeterli futbolcu yoktu. Emre ne yaptı; orta sahada bol bol koştu, hepsi o kadar. Rakibe tehlikeli olabilecek ne akın başlatabildi ne de arkadaşlarına yardımcı olabildi. Sinirli olduğu her halinden belliydi, böyle olunca da Ayhan’ın onun yerine oyuna girmesi gerekirdi. Terim nedense bunu da yapmadı her zaman olduğu gibi Emre’ye kol kanat gerdi...

Maçın bir diğer skandalını Fatih Terim yarattı. 2006 Dünya Kupasına veda ettiğimiz İsviçre maçına benzer çirkinlikler yaşandı. Maçın sonlarına doğru Belçika haklı olarak zamandan çalmaya uğraşıyordu. Bu arada sinirlenen İdari Menajerimiz kulübeden çıkıp rakip takımın kulübesine el kol hareketleri yapıyorlardı. Onlarda bize karşı tahrik edici davranışlarda bulundular. Vandereycken, Terim’e hakaret sözcükleri kullanınca Terim çileden çıktı ve rakip teknik adamın üzerine yürüdü. Bu arada maçın dördüncü hakemi devreye girerek Terim’i kulübesine götürdü. Bir futbol maçında görülmemesi, olmaması gereken olaylar... Bu olaylardan sonra her iki takımın teknik direktörü ceza alır mı? Bilemeyiz. Önümüzdeki günlerde göreceğiz...

Kısacası Milli takım Ermenistan ve Belçika maçlarında başı bozuk, şuursuz bir top oynayan bir görüntü çizdi. İspanya karşısında yine aynı yanlışlar yapılırsa o maçın sonucu bizim için hüsrandan da öte olur..

Belçika maçında kaybedilen iki puan belki de bizi Dünya Kupasına gidişimizi engelledi..... 



erdemyucel2002@hotmail.com  

Yayın Tarihi : 11 Eylül 2008 Perşembe 13:00:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?