Sanırım Süper Ligin üzerinde en çok konuşulan haftalarından birisini daha geride bıraktık. Fenerbahçe’nin liderliğini koruduğu, Kayserispor karşısında çok zorlandığı, başka bir deyişle ölüp ölüp dirildiği maç haftanın en önemli olayıdır. Fenerbahçe lehine verilen penaltının kurallara uygun olup olmadığı ve 90+5de atılan golün üzerinde ise daha çok konuşulacaktır.Onun yanı sıra Galatasaray aleyhine verilmeyen bir penaltı da her iki takım arasında dengeyi sağladı (!).
Fenerbahçe’nin muhteşem Chelsea galibiyetinden sonra rövanş maçında alacağı sonuç merakla bekleniyor. Sarı-lacivertli (sarı-beyaz) takım. Kayseri karşısına oyuncularını dinlendirme amacıyla eksik bir tertiple çıkacağı söylentisi vardı. Ne var ki, Zico, liderliğini riske atmamak için sahaya eksiksiz çıktı. Bu arada uzun bir sakatlık dönemi yaşayan Roberto Carlos’a takımda yer verirken, Chelsea maçında kötü bir gününde olan Uğur Boral’ı yedeğe çekmişti. Kalede ise hafif bir sakatlığı olan Volkan’ın yerinde Serdar oynuyordu.
Fenerbahçe oyuna biraz temkinli, biraz da nasıl olsa biz bu maçı alırız havası içerisinde işi ağırdan alarak başladı. Seyirci Fenerbahçe’nin Avrupa Şampiyonasında oynadığı süratli futbolu bekliyor. Kayseri maçında olduğu gibi yavaş ve ağır futbolundan seyirci zevk almıyor. Bu arada Fenerbahçe her zaman olduğu gibi on kişi olarak oyuna başladı. Daha doğrusu Kezman’ın varlığı ile yokluğu belli değil... Tek santrfor olarak ileride yalnız kalıyor, rakip savunma kendisini çok iyi kontrol ediyor, ulaşamayacağı yerlere top atılıyor, o da boş yere koşmaya çalışıyor. Bu bakımdan Fenerbahçe tek santrfor olarak Kezman ile sahaya çıktığında takım her zaman on kişi... Kayseri maçında da Semih oyuna girinceye kadar takım on kişiydi. Bu arada Fenerbahçe gibi bir takımın yememesi gereken komik bir golü yedi. Tüm savunmanın dokunamadığı topa eski Galatasaraylı Saidou takımını 1-0 öne taşıdı ve ilk yarı böyle tamamlandı. İkinci yarıda oyuna giren Colin Kazım takımın sağ kanadını Gökhan ile birlikte ateşleyen oyuncu idi. Nitekim sağdan ortasını kale içerisine süzülürken Koray kaleye arkası dönük olan Deivid’i düşürdü. Hakem Hakan Sivriservi tereddütsüz penaltıyı çaldı. Bu penaltının verilmesi oldukça tartışmalıdır.Türkiye’de hakemler verilecek yerde penaltıyı veriyor, verilmeyecek yerde de tereddütsüz düdüğü çalıyor. Alex’in çok güzel vuruşu ile Fenerbahçe beraberliği sağladıktan sonra 90+5’de Vederson’un kale içerisine ortaladığı topu çoğu zaman olduğu gibi oyuna sonradan giren, kurtarıcı Semih takımına üç puanı getiren golü atıyor. Santrası bile yapılamayan bu golün sonrasında Galatasaray ve Beşiktaşlılardan epey tepki sesleri yükseldi. Ancak onlarda bu konuda fazla konuşmamalı, geçmişe dönüp baktığımızda onların böyle son dakika golleri ile maçlarını kurtardıklarını herkes biliyor.
Fenerbahçe’de uzun süredir oynamayan Roberto Carlos’un henüz tam hazır olmadığı açıkça görülüyordu. Orta alanı Aurelio ile teslim alan Moldanado çok iyi bir futbolcu; ancak sağa ve sola sürekli top atması takımını yavaşlatıyor. Orta sahadan ileri top atmaması ve rakip kaleye şut atmamasının da üzerinde durulmalıdır.
Üç aşağı beş yukarı sıralamada büyük bir sürpriz olmadığı takdirde beşinciliği yakalamış olan Kayseri derli toplu ve mutlak puan almak için oynadı. Teknik Direktör Tolunay Kafkas Fenerbahçe karşısında takımını çok iyi hazırlamış, rakibi iyi etüt etmiş, onu durdurmanın yollarını iyi analiz etmiş...Orta alanı daralttı ve rakibine pek az gol pozisyonu verdi. Bunları da İvankov önledi. Eksik oyuncularına rağmen ortaya iyi bir futbol örneği koyan Kayseri’ye Fenerbahçe seyircisinin satılmış diye bağırması ise hiç de etik değildi.
Hakem Hakan Sivriselvi bu maçı yönetecek kalitede değildi. Bir Fenerbahçeli olarak üzülerek söylüyorum; bu maçta hakem Fenerbahçe’den yana düdük çaldı... Fenerbahçe gibi liderliğe yakışan, Avrupa’da isminden söz ettiren bir takımın hakeme ihtiyacı olmamalıydı.Aynı durum Ankara’da Gençlerbirliği karşısında Galatasaray’a yapılınca insanın aklına haklı olarak takılıyor; maçlar sahada kazanılmıyor mu?
Fenerbahçe’yi iki puan geriden izleyen Galatasaray, Ankara’da futbol oynamaya elverişsiz çok kötü bir zeminde ve sağanak yağış altında Gençlerbirliğini 88. dakikada Lincoln’un attığı golle 1-0 yenerek şampiyonluk yarışını sürdürdü. Hafta içerisinde K.Feldkamp’ı memleketine gönderen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Teknik Direktörü Abdullah Avcı ile anlaşan Galatasaray bu maça Cevat Güler yönetiminde çıktı. Aslında bu maçta Galatasaray’ı yöneten gizli teknik direktör Hakan Şükür idi.Galatasaray’ın maçını izleyenler takımda değişen bir şeylerin olmadığını açıkça görüyordu. Maçın ilk yarısında Nonda ve Ümit Karan’ın kaçırdığı iki gollük pozisyon dışında dikkati çeken pek bir şey yoktu.İkinci yarıda biraz daha hareketli olmaya çalışan sarı-kırmızılılara üç puanı getiren golü bir anda savunmanın boş bıraktığı Lincoln’un çok sert ve güzel bir golü ile buluyor. Sahanın en kötüsü olmasına rağmen yine takımda forma şansı bulan Sabri’nin Hakan’ı kale sahasından ite kaka uzaklaştırmasına hakem Kuddusi Müfüoğlu penaltı vermeyecekse, bundan böyle hangi harekete penaltı için düdük çalar bilinmez. Bunun yanı sıra Gençlerbirliği atağı sonlanmadan ilk yarıyı bitirmesinin nedenini bu hakemden sormak gerekir.
Bu maç için söylenecek tek söz Galatasaray’ın bu hafta Fenerbahçe gibi hakem yardımı ile üç almış olduğudur.
Beşiktaş Sivas’taki zorlu deplasmandan üç puanı alarak zirve yarışını sürdürmekte kararlı olduğunu bir kez daha gösterdi. Sivas 4 Eylül Stadının berbat ve kaygan zemininde her iki takım da çok zorlandı.Ancak şampiyonluğu kovalayan Beşiktaş’ın böylesine kötü bir savunma ile nasıl ayakta kaldığına da şaşmamak elde değil. Örneğin kırmızı kartla oyun dışı kalan İbrahim Kaş toptan çok rakibi itip kakışmakla futbol oynadığını sanıyor. Birileri bu çocuğa futbolun itiş kakış olmadığını anlatmak zorundadır. Beşiktaş tüm umudunu Holosko ve Nobre’nin geliştireceği akınlara bağlamıştı. Nitekim de öyle oldu; Sivas savunmasının akıl almaz iki hatasından yararlanan Holosko iki güzel gol atarak yeni takımını sırtlamayı başardı. Beşiktaş’ı kurtaranlar ise İbrahim Toraman ile genç Aydın idi. Şimdiye kadar üç kez forma şansı bulan Aydın tüm maç boyunca dinamo gibi çalışarak takımını ayakta tutmayı başardı. İlk golde onun sol çizgiden yaptığı ortanın sonunda geldiğini söylemekte de yarar vardır.
Türkcell Süper liginin 29.haftasında en büyük sürpriz’i Ankara’da Gençlerbirliği Oftaş’ı 1-0 yenen Kasımpaşa yaptı. Ligin ikinci yarısına çok iyi başlayan, ilk yarıda kaybettiği puanlarla bu takım düşer denin Kasımpaşa maçlarını R.T.E Stadında seyircisini de arkasına alarak oynamış olsaydı bu duruma düşmezdi. Yine de önümüzdeki haftalarda alacağı, rakiplerini de kaybedeceği puanlarla bu takım kümede kalabilir.
Bu yıl iddiasından tamamen uzaklaşan ve orta sıralarda ligi tamamlamak isteyen Trabzonspor iç sorunları nedeniyle başta takım kaptanı Yusuf olmak üzere sahaya eksik bir tertiple çıkan Denizlispor’u 2-0 yenerken futbol olarak yine de pek bir şey koyamadı.
Haftanın kader maçları olarak nitelenen, büyük olasılıkla önümüzdeki haftalarda düşmedeki sıralamayı belirleyecek oyunlarında Ankara ve İstanbul’un belediye destekli, seyirci yönünden fakir iki takımını mücadelesinde kazançlı çıkan Ankara takımı oldu. İstanbul Olimpiyat Stadında boş tribünler önünde oynanan maçı Ankara takımı ilkyarısın sonlarında Mehmet Yılmaz’ın golüyle 1-0 kazandı. Bu sonuçla Ankara takımı 13. sıraya çıkarken toplama takım görüntüsündeki İstanbul Belediye takımı da 10. sırada kaldı.
Bursaspor Manisaspor’u 1-0 yenerek rakibinin sözcüğün tam anlamıyla ateşin içerisine itiverdi. Kendi sahasında oynadığı maçı alarak düşme hattından kurtulmak isteyen Ç.Rizezpor ile kötü bir durumdaki Konyaspor 2-2 berabere kalırken Gaziantep’de Ankaragücünü 2-1 yenmeyi başardı.
Önümüzdeki hafta yapılacak ligin 30. haftasında Fenerbahçe Ankaraspor ile Ankara’da, Galatasaray İstanbul’da Trabzon ile oynayacak. Sivas’ın deplasmandaki rakibi Kayseri, Beşiktaş’ın ise Gençlerbirliği Oftaş...