25
Mayıs
2024
Cumartesi
SPOR

Fenerbahçe’yi Daum’un İnadı Yıktı!..

Bu hafta Turkcell Süper Ligine damgasını vuracak, zirveyi karıştıracak iki önemli maç vardı; Bunlardan ilki yılın ilk derbisi olan zirvedeki Galatasaray ile Beşiktaş, diğeri de Ziraat Türkiye Kupası yarı finalini son anda elinden kaçıran Bursasspor’un Fenerbahçe ile oynayacağı maçlardı. Hafta başından itibaren futbol sevenler bu iki önemli maça kilitlenmiş, sonuç acaba ne olur diye düşünürlerken kendi aralarında da çeşitli tahminler yürütüyorlardı.

Nihayet beklenen gün geldi; sonucu kestirilemeyen Galatasaray-Beşiktaş derbisi 1–1 sonuçlandı, Fenerbahçeliler sonuca sevindiler; ardından sıra pazartesi günü yapılan Fenerbahçe-Bursaspor maçına geldi. Şükrü Saraçoğlu’nda Bursaspor’u ağırlayan Fenerbahçe’nin Bursa’dan üç puanı alarak zirveyi oturacağı sanılıyordu. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı 2–0 geriye düşen Bursa attığı gollerle Fenerbahçe’yi 3–2 yenmeyi başardı… Rakiplerinden bir maçı eksik olan Bursa’nın ertelenen o maçı kazanmış olduğunu düşünürsek bugün ikinci sırada olacak ve tek puan geriden zirveyi zorlayan takım olacaktı… Bununla beraber önümüzdeki günlerin neler getireceğini de bilemeyiz.

Galatasaray-Beşiktaş maçının yorumuna geçmeden önce üzerinde durulması gereken birkaç noktaya değinmek istiyorum. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, taraftarına sitemini bu maçta da göstererek İnönü Stadına gelmedi. Onun yerine maçı eşi ve kızı izledi. Demirören 3 Kasım 2009’da oynanan Beşiktaş-Wolsburg maçından bu yana stada gelmiyor.

Galatasaray kaptanı Arda Turan’a ailesinin de tanıdığı, ismi hiçbir skandala karışmamış, dizi ve sinema oyuncusu olan kız arkadaşına tribünlerden kendini bilmezlerin yaptıkları göndermeler son derece çirkindi. Tribünlerden bağıranların, adı taraftara çıkmışların kendi ailelerindeki kızların hiç mi erkek arkadaşları yok… Bu kadar müptezellik olmamalı diye düşünüyorum. Kaldı ki, son yılların yetiştirdiği yetenekli futbolculardan Alpay’da eşine yapılan hakaretlerden Türkiye’yi ve Milli Takımı bırakıp gitmişti… Yine kendini bilmez bazı taraftar geçinenlerin başta Franco olmak üzere Galatasaraylı futbolcuları lazerle rahatsız etmelerinin neden önüne geçilmiyor?

Günlerdir beklenen Beşiktaş-Galatasaray maçı baştan sona kadar hızlı ve atak futbolu baştan sona kadar sürdü. Her iki takımda ellerine geçirdikleri sayısız fırsatlardan yalnızca birini kullanarak 1–1 berabere kaldılar. Maçın ilk yarısında Galatasaray ikinci yarısında da Beşiktaş oyuna çok daha hâkimdi. Böyle olunca alınan beraberlik her iki takımdan çok Fenerbahçe’nin işine yaradı diyenler ertesi gün yanıldıklarını anladılar. A.Madrid karşısındaki başarılı oyunundan sonra yorgun Galatasaray, Arda’nın golü atıp, ardından da sakatlanıp çıkmasından ve Rıjkaard 1–0 yeter diyerek savunmaya dönünce Sivok’un karambol golüyle galibiyeti kaçırdı. Mustafa Denizli hamlelerini yapmakta gecikmişti; rakip üzerinde tehlikeli olan, 90 dakika mücadele edebilen Holosko ve Nobre’yi çıkarıp yerlerine Nihat ve Yusuf’u alması başlı başına bir yanlıştı. Nitekim rakibi dağıtabilecek, orta alandan top çıkaracak Tabata kenardayken ondan yararlanmalıydı. Nitekim Nihat’ın oyuna girdikten sonra varlığı ile yokluğu belli değildi. Köşe vuruşunda İbrahim Toraman’ın Mehmet Topalı yaka paça yere indirmesi bariz bir penaltıydı ama sanırım Fırat Aydınus’un tek hatası da bu pozisyon olmuştur. Galatasaray’da gollük birkaç pozisyonu önleyen Franco, Servet’in yerine oynayan Emre Güngör, savunmanın bel kemiği Neill, Elano, Keita ve Arda takımın en iyileriydi. Diğer taraftan eline geçen fırsatları kullanamamakla beraber Ekrem, İbrahim Üzülmez, İbrahim Toraman ve Sivok Beşiktaş’ın iyileriydi.

Kısacası futbolun adaleti yok denirse de bu maçın sonucunda futbolun adaleti vardı…

Haftanın sürprizi Fenerbahçe’yi Kadıköy’de yenen Bursaspor’dan geldi. Fenerbahçe oyuna çok iyi başlamış, rakibi kendi sahasına hapsetmişti. Daha 5. dakikada ortadan çıkan Alex inanılmaz bir vuruşla İvankov’u mağlup etmiş, ardından Santos’un görülmeye değer, estetik topuk vuruşu ile bir anda durum 2-0’a gelmişti. Maçı izleyenler kupadaki maçın tekrarı mı oluyor diye düşündüler ve Fenerbahçe’nin farka gideceği gün gibi aşikârdı. Ancak her zaman olduğu gibi ortaya çıkan Guiza akıl almaz goller kaçırırken Bursa’da adeta tam takım savunmaya geçmişti. İkinci yarıda ise ilk yarının Feneri gitmiş, sanki yerine bir başkası gelmişti. Nasıl olsa galibiz havasındaki takımı Alex’in ateşlemesi de yetmedi ve savunmanın dengesizliği ve Bilica’nın birbirini tekrarlayan hataları ile Bursa’nın golleri geldi ve haklı bir galibiyet geldi. Ligin zirvesindeki Galatasaray’ı takip eden bir Bursa var artık…

Fenerbahçe’nin 2–0 galip durumdan 3–2 yenilmesinin ardında Daum’un inadı, oyunun gidişini görememesi yatıyor. Guiza inadını anlayabilmek mümkün değil; elinde Semih ve Gökhan Ünal gibi iki golcün varken… Daum bir ara oyunu bırakıp kulübenin arkasındaki seyircilerle Guiza münakaşasına girmesi, Guiza’yı çıkarırsam istifa ederim demesi şaşkınlık yarattı. Seyirci Semih diyordu, o el kol hareketleriyle oyuna almam diyordu. Bu tartışmanın ardından da Guiza’nın yerine hemen Semih’i oyuna aldı. Bu tutarsızlık değil de nedir? Oyunun bitimine 20 dakika kala Semih’in, iki dakika kala Gökhan’ın alınmasından ne fayda umulur ki?

Fenerbahçe’nin bu tarihi yenilgisinde Sivas’taki oyununu tekrarlayamayan Bilica’nın ve büyük bir düşüş gösteren, adeta bacak arasından gol yiyen Volkan’ın büyük hataları vardı. Lugano’nun yokluğu kendisini hissettiriyordu.

Bursa için söylenecek tek bir söz mükemmel oynayan, gol yiyince aldırmayıp gol atmaya çalışan bir takım… Oyuncuların her biri ellerinden geleni yapıyor. Gerçekten de oyundan düşmeyen süratli rakip savunmayı dağıtan oyuncuları var… Başta Ertuğrul Sağlam olmak üzere olmak üzere tüm takımı kutlarım… Başkada diyecek bir söz olamaz Bursa için… Böylece Türkiye Kupasının da bir bakıma karşılığını verdiler…

Fenerbahçe’de hafta içerisinde oynanacak Lille maçı sanırım bazıları için kader maçı olacak… Bazılarının kalıp kalamayacağını da belki bu maç belirleyecek…

Ersun Yenal yönetiminde ikinci yarıya iyi bir başlangıç yapan, son iki haftadır yitirdiği puanlarla düşüşe geçen Trabzonspor kendi sahasında İstanbul Büyükşehir Belediye karşısında eline geçen fırsatlardan yararlanamayarak golsüz berabere kaldı. Temposuz, pozisyonsuz geçen maçın hakkı da böyleydi ve nitekim de öyle sonuçlandı.

Haftanın diğer maçlarında geçtiğimiz hafta Beşiktaş’ı hezimete uğratan Gaziantepspor, bu kez aynı başarıyı Kasımpaşa karşısında gösteremeyerek sahadan 3–0 yenik ayrıldı. Bu maçın damgasını ise Hakem Hakan Özkan vurdu… Julio Cezar’ın vuruşunda top Ergün Teber’in göğsüne çarpmasını önce penaltı kararı verdi, topun uzağındaki Barış’a kırmızı kart gösterdi. Bereket ortaya dördüncü hakem çıktı ve hakemin yanlış kararını değiştirdi. Bundan sonra da oyun sertleşti ve futbolcular birbirlerine moral bozukluğu içerisinde sert girmeye başladılar. Yılmaz Vural yönetiminde her geçen hafta daha güzel oyun ortaya koyan Kasımpaşa aldığı üç puanla ligin ortalarına yerleşmeyi başardı.

Denizlispor, Diyarbakır’da oynadığı maçı 2-0’lık net bir sonuçla alarak önündeki haftalara zor da olsa umutla bakmaya başladı. Denizli rakip sahada olmasına rağmen güzel bir oyun ortaya koyarken Diyarbakır eline geçen fırsatları değerlendirmekten çok uzaktı. Maçın üzerinde durulacak noktası da Diyarbakır seyircinin centilmenliğiydi. Diyarbakır’ın bu yenilgiyle düşme hattına yaklaşmasına rağmen seyirci her iki takımı da tribünlere çağırarak alkışladı. Tek kelime ile bravo Diyarbakır seyircisine… Ankaragücü-Antalyaspor maçı da beklenildiği gibi berabere sonuçlandı; 2–2. Eskişehir ise kendi seyircisi önünde oynamasına rağmen Gençlerbirliği’ni geçemedi her iki takımın mücadelesi tam bir orta saha oyunuydu. Böyle olunca da 0–0 beraberliği taraflar razı oldular…

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 23 Şubat 2010 Salı 11:40:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet E IP: 84.62.53.xxx Tarih : 23.02.2010 18:36:48

 Hocam Ellerine saglik"Güzel analiz etmissin,Ben burda Büyük külüplerimize seslenmek istiyorum cuvallarla para verip avrupadan ve diger ülkelerden futbolcu ve teknik adam getiren büyük külüplerimiz Bursanin yerli antrönörü neler yaptigini görmüsledir. insallah.Ertugrul Saglam'ı  antrenörlük yapmaya basladigindan bu yana calistirdigi takimlari hep basariya ulastirmistir.Ne yazik,ki büyük külüplerimiz yabancilara tanidigi telöransi Türk teknik adamlarina tanimadigi gibi Türk futbolcularina da tanimamaktadirlar.Eger yabanci bir futbolcu alinacaksa iyisini sececeksin az olsun öz olsun.Ama iyi bir futbolcuyu Türkiye'ye getirmek imkansiz bir seydir.Cünkü borc icinde yüzen büyük külüplerimiz gücleri yetmez.saygilarimla.


Gökhan IP: 88.240.66.xxx Tarih : 23.02.2010 12:35:33

Sayın Yücel, dün gece NTV de Rıdvan Dilmen bu maçla  ve Fenerbahçe nin genel durumu ile ilgili yorumları vardı.Son üç yıldır düşündüğüm bir şey var.Bu Fenerbahçeye teknik patron olarak Rıdvan Dilmen tam yetki ile neden alınmıyor? Elin yabancısını getirirler çuvalla para verirler, hem taraftarı hem de spor sevenleri kanser etmek için mi?Fenerbahçe nin son beş yılı kayıptır iyi bilinmeli.Kısa vadeli günlük projelerle koskoca  Fenerbahçe nin  yıpratılması Türk sporuna vurulan darbedir...