17
Haziran
2025
Salı
SPOR

Galip Sayılır Bu Yolda Mağlup!..


Türkiye, 2008 Avrupa Şampiyonasında kim ne derse desin, büyük bir başarıya imza attı ve çoğu insanın da gönlünde taht kurdu.

Galip sayılır bu yolda mağlup sözünü doğrularcasına yarı final maçında eksik olmasına rağmen sonuna kadar mücadele etti. Turnuvanın favorisi olarak gösterilen, hakemlerin de her maçta yanında olduğu görülen, üç Dünya, üç de Avrupa Şampiyonu olan Almanya son dakikada attığı gol ile finalin ilk takımı oldu.

Maç şöyle olsaydı, böyle olsaydı diye yazmak istemiyorum. Televizyonlarda maçı izlediniz, yapılan yorumları da gördünüz… Bu bakımdan oyundaki detaylara girmeden, takımımızdan genel olarak söz etmek istiyorum.. Bildiğiniz gibi İsviçre, Çek Cumhuriyet ve Hırvatistan maçlarını son dakika, hatta saniyede atılan golleriyle aşan Milli Takım, aynı şans ve gücü çok iyi oynamasına rağmen Almanya maçında gösteremedi. Türkiye yarı finale adım adım yaklaşırken çok fire verdi; bazıları hakem hatalarından olmak üzere kartlar gördü, bazen de akılsızca, gereksiz kırmızı kart gördü. Maçlar boyunca bazı oyuncularımız sakatlandı, takımı eksik bıraktı. Kuşkusuz, bir oyuncu maçta sakatlanır; bu doğaldır. Ancak sakat oyumcuların durumlarını yeterince incelemeden, onları alıp turnuvaya katılırsan, onları ve takımı daha baştan riske atmış olursun. Nitekim de öyle oldu. Emre Belezoğlu, Tümer gibi oyuncuların toplam maçlarda oynadıkları maç dakikası yirmiyi geçmedi...

Türkiye turnuva takımı olmaya alışkın değildi. Bu şampiyonada elde edilen en büyük kazanç Türkiye’nin artık bir turnuva takımı olmaya alışmasıdır.

Türkiye bu şampiyonada iyi bir futbol ortaya koyabildi mi?

Gerçekte bunun tartışması yapılmalıdır. Almanya maçı dışında hiç kimse Türkiye’nin futbol olarak çok iyi oynadığını söyleyemez. Ancak Terim’in takımı çok iyi motive ettiği, onlara kazanma azmini aşıladığı da bir gerçek... Bununla beraber maçları başından sonuna kadar objektif olarak izleyenler gördüler ki; Türkiye, Portekiz, İsviçre, Çek Cumhuriyeti ve Hırvatistan maçlarına saha kenarı baskısı altında çıkmış, ikinci yarıda açılmıştır. Son dakika golleri beceri mi, yoksa şans mı?

O da tartışılır... Ne var ki, Türkiye tüm dünyanın ilgisini, beğenisini kazanmıştır. Bu arada kale direklerinin bizlerden yana olduğu da unutulmamalıdır. Ancak Almanya maçında bu durum değişmiş, kale direkleri bizden değil, Almanya’dan yana olmuştur.

Almanya maçının önemli dakikaları vardı; bunlardan birincisi ilk yarının sonlarında, Sabri tarafından ceza sahasında düşürülüşü penaltıydı. Ancak rakip oyunculara sarı kart göstermemek için azami gayret sarf eden İsviçreli hakem Masimo Busacca bunu görmezden geldi. Bu arada yan hakemlerin sürekli Almanlardan yana bayrak salladıkları da dikkati çekiyordu. Maç boyunca iyi bir yönetim gösterildiği de söylenemezdi.

Hırvatistan maçında büyük bir hata yaparak, kalesini terk ederek gol yememize neden olan Rüştü, bu maçta da kendisinden beklenmeyen bir hata yaptı ve ikinci golü kalemizde gördük. Korner atışında boşa çıkarak topu yumrukları ile ıskalayan Rüştü, uzattığı kollarından daha yukarı yükselen Klose’nin kafasını önleyemedi. Oylun 2-2 devam ederken zaten ayakta zor duran savunmamızda Sabri ve önündekiler gol aramak için ileri çıktığı anda ani bir atakla fırsatçı Lahm takımını finale yükselten golü getirdi. Türk Milli Takımının yediği üç golde de savunma hataları vardı. Hele Schweinstiger’in ilk golü adeta Portekiz maçında yediğimiz golün bir fotokopisiydi. Stoper olmayan ve adam yokluğundan bu yerde oynayan M.Topal’ın yerinde Servet olsa büyük olasılıkla bu gol önlenirdi.

Meşhur bir söz vardır; papaz her zaman pilav yemez... Nitekim de öyle oldu bu kez son saniye golünü bulamadık ve elendik. Ancak yine de belirtmekte yarar var, bütün savunma hatalarına, yanlış futbolcu seçimlerine rağmen Türkiye iyi bir takım olma yolunda ilerlediğini açıkça gösterdi.

Türk takımında bu maçın yıldızları vardı. Bunların başında Hamit Altıntop, Semih Şentürk Kazım, M.Aurelio, Ayhan ile Uğur geliyordu. Maçın kötülerinin başında yenilmemizde başrolü oynayan, maçtan sonra Milli Takımı bıraktığını söyleyen Rüştü vardı. Bir futbolcunun takımı bıraktığını söylemesi kolay, ancak, hatası takımını yakıyorsa o ne olacak?

Fatih Terim’in bu maçta verdiği taktik çok yerinde idi Alan daraltarak kısa paslarla oynayan tıkım Alman yıldızlarından Ballack, Klosa, Podolski ve Schweinsteiger’e adeta top göstermediler. Savunmanın ileri çıkıp önlerde oynadığımızda da çok iyiydik. Oyundan düştüğümüz de söylenemezdi.

Maçın bitiminde soyunma odasında sürekli eleştirilere maruz kalan Fatih Terim futbolcularına veda ederek takımın başından ayrılacağını söyledi. Fiorentina ve Milan macerasından sonra sürekli İtalya’ya dönmekten söz eden, İtalya O’nun için bir tutku olan Fatih Terim’in hataları ve sevapları sürekli tartışılmıştır. Bu konuyu başka bir yazımıza bırakarak biz yine de Terim’in bu görevi, bazı yanlışlarına, yanlışlarında ısrar etmesine ve eleştiriye tahammülsüzlüğüne rağmen hakkıyla yaptığını söyleyebiliriz.

Almanya’nın Türkiye’yi yenmesinin başka bir yanına değinmek istiyorum. Bunca ikazlara, yazılı, görsel ve internet basınında yazılıp çizilmesine rağmen yine de maganda denilen insan şeklindeki yaratıklar ders almamışlar… Pusuda hazır bekliyorlardı. Ancak Alman Lamn’ın galibiyeti getiren golü onların heveslerini kursaklarında bıraktı. İstanbul’un elit semtlerinden biri olan Beylikdüzü’nde Uğur Boral’ın golü geldiği anda insan şeklindeki bir yaratık şarjörünü havaya boşalttı. Aynı anda da bir kadın sesi yükseldi; “İnşallah kendi canından birini vurursun!..”

Şehir eşkıyaları galibiyet kutlaması adı altında ellerinde silah hazır kıta bekliyorlardı… Ancak beklentileri boşa çıktı Lahm’ın golü her şeyi bitirdi. Çoğu insan da yaralanmaktan hatta ölmekten kurtuldu. Galip gelemediğime değil de can kaybı ve yaralanma olmadığına şükredelim...

Türk Milli Takımı “Galip sayılır bu yolda mağlup” sözünü doğrularcasına belki de bir ilke imza attı.

Kutlarız...


erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 26 Haziran 2008 Perşembe 10:55:20
Güncelleme :26 Haziran 2008 Perşembe 11:02:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?