26
Mayıs
2024
Pazar
SPOR

Gülme Komşuna!..

Bizim lügatimizde çok güzel, anlamlı sözler vardır. Bu sözlerin üzerinde düşünülmelidir. “Gülme komşuna gelir başına!..” diye bir atasözümüz vardır. Sanki bu atasözü geçtiğimiz haftada Türk futbolunun temel taşlarından iki güzide kulübümüz Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarları için söylenmiştir.

UEFA finalini Şükrü Saraçoğlu’nda oynamayı hayal eden, bunun içinde stadı sarı-kırmızı bayraklarla süslemeyi düşünen ve bundan da zevk almayı düşünenler, Ali Sami Yen’de çantada keklik diye düşündükleri Hamburg karşısında 2-0 öne geçtikten sonra 3-2 yenilmeleri tüm camiayı yasa boğmuştu. Yalnız unutulan nokta; Türk toplumu fanatikçe takım tutsalar bile Avrupa takımları ile oynanan maçlarda tek vücut olurlar. Bunun örnekleri ile Türkiye içerisinde ve dış ülkelerde oynadığımız maçlarda sayısız seyirci örneklerinde gördük. Fenerbahçeli ve Galatasaraylı taraftarlar üzerlerinde tuttukları takımların formaları ile yan yana kavga dövüş etmeden, yabancılarla olan maçları izler, tek bir ağızdan tezahürat yaparlar. Futbolun güzelliği de buradadır... Her maç üç sonuçludur; kazanırsın, yenilirsin, veya berabere kalırsın. Futbol bir oyundur, bir bakıma temaşa sanatıdır. Ancak bunu bağnaz, şartlanmış beyinlere sokabilmek çok zordur...

Geçtiğimiz Perşembe günü Galatasaray Hamburg’a yenilerek elendi. Matematiksel hesaplar Galatasaray’dan yanaydı. Ama olmadı; Galatasaray’ın 2-0’dan sonra kendine aşırı güvenmesi, maç berabere olunca takımda ne kadar forvet oyuncusu varsa savunmacıların yerine sahaya sürülmesi, takımın geriyi boş bırakıp top yekun rakip kalede gol araması Hamburg’a üçüncü golü getirdi..

Gerçekten üzüldük...

Ancak asıl üzüldüğümüz, bazı fanatik Fenerbahçe taraftarlarının bu sonuca sevinç çığlıkları atarak Galatasaray’ın elenmesine alkış tutmasıydı. İşte bu noktada “Gülme komşuna gelir başına “ atasözü devreye girdi. Bu maçın ertesi günü, şampiyonluğu kovalayan, Fenerbahçe Bursaspor karşısında maçın 4.dakikasında 1-0 öne geçmesine rağmen 2-1 yenildi. Bu kez sevinenler Bursa’dan çok Galatasaraylılar oldu.

Kısacası Galatasaray için Kadıköy rüyası, Fenerbahçeliler için de şampiyonluk rüyası büyük ölçüde sona erdi. Artık ayaklar yere değdi!... Boks müsabakalarında olduğu gibi ringe havlular atıldı...

Süper liginin 25 haftasındaki Bursa maçı Fenerbahçe için bir dönüm noktası olmalıydı. Geçtiğimiz hafta kendi sahasında ligin sonundaki Kocaeli’ne iki puan kaybı, bu hafta da Bursa karşısında sıfır puan alan Fenerbahçe’de yanlışlar zinciri peş peşe gelişiyor. Bu sezon bitti sayılır, artık yapılacak iş önümüzdeki yıla bakmaktadır. Bunun içinde Fenerbahçe’ye yeni bir teknik direktör, futboldan anlayan, para babası olmayan yönetim ve farklı bir takım kurmak gerekir. Fenerbahçe’yi bu çıkmazdan kurtaracak, futbolu bilen insanlar veya teknik direktörler bu camiada var ama kimse yabancı hayranlığı içerisinde gözleri içeride değil dışarıda... Türkiye’deki süper veya diğer liglerde oynayan futbolculardan birkaç gömlek aşağıdaki oyunculara dünyanın parası veriliyor ve sonuç hüsran oluyor.

Fenerbahçe-Bursaspor maçının detaylarına pek girmek istemiyorum. Bu takımda canla başla oynayan futbolcu sayısı üçü geçmez. Lugano, Gökhan Gönül ve biraz da Semih... Bunun dışındakiler bu takımdan ayrılmalı, yabancılar yerine sarı-lacivertli renklerle gönül bağı kurucak oyuncular alınmalı ve önümüzdeki yıl ileriki yıllara yönelik projeler yapılmalıdır.

Bursa maçında anlamsız değişiklikler, oyundan çıkmak isteyen Gökhan Gönül’ün sakat sakat oynatılması,son yarım saatte 1-0’ın üzerine yatmak isteyen ve geriye yaslanan takımın gol yemesi kadar doğal bir şey olamazdı. Emre’nin futboldan çok kabadayı gibi sahada ona buna sorun çıkarması, daha takıma yeni gelen, İstanbul yaşamının olumsuz yönlerine adım atan G.Emrecik, ne yaptığını bilmeyen Deivid ve diğerleri... Son haftaların başarılı oyuncularından Deniz, sakat Gökhan’ın yerine oyuna girmesi gereken Önder kenarda...

Fenerbahçe’nin son dakikasında yenilmesini sağlayan penaltıya gelince bu pozisyona penaltı diyende demeyende olur... Mesele o değil, sahada bundan daha kötü bir Fenerbahçe’nin kolay kolay olmayacağıdır.

Bursaspor’a haksızlık etmeyelim; iddiaları olmamasına rağmen sahada canla başla çalıştılar, oynadılar ve kazandılar...Maç bitiminde timsah dansını da hakkıyla yaptılar. Bu takımda oynayan, Fenerbahçe savunmasını ipe dizer gibi dizen, ancak Volkan’ı çalımlayamayan Sercan, Volkan, Mustafa Sarp ve Veli gibi futbolcular Fenerbahçe’de olsaydı diye maç boyunca hayal kurdum...

Bir önceki gün Trabzon’un Gaziantep’e 3-2; Fenerbahçe’nin de Bursaspor’a yenilmesinden sonra Sivas’ta yapılacak olan Sivasspor-Beşiktaş maçı zirve mücadelesinde çok daha önem kazanmış, adeta final havasına bürünmüştü. Her iki tarafta maçı kazanabilmek için ellerinden gelen gayreti ortaya koydular. Oyunun ilk yarım saatinde Sivas rakibine göre çok daha fazla pozisyon yaratarak rakip kalede tehlikeli oldu. İkinci yarıda Beşiktaş biraz daha üstündü, boşluklar bulduğu sürece de Sivas gol yollarını aradılar. Nitekim soldan yapılan ortaya boş bırakılan Tum ile 1-0 öne geçtilerse de yine soldan yapılan ortaya Tello’nun gelişine vuruşu beraberliği getirdi. Bu maçı izleyenlerin ortak görüşü beraberlikti. Nitekim de öyle oldu. Zirvede Sivas rakibinin bir puan önünde, 50 puanla liderliğini korurken Beşiktaş’ta bir puan geriden onu izliyor ve umudunu önümüzdeki haftalarda Sivas’ın kaybedeceği puanlara bırakıyor.

Büyük bir düşüş süreci yaşayan Trabzonspor ise Gaziantep deplasmanın 3-2 yenilerek şampiyonluk mücadelesine artık havlu attığını söyleyebiliriz. Üç haftadır peş peşe puan kaybeden bir takımında şampiyonlukta iddiasının olamayacağı da açıktır. Bununla beraber bu maç baştan sona kadar karşılıkla ataklar izleyenlere futbol zevki verdi.

Fenerbahçe’nin.Trabzon’un rakiplerine yenilmesinden, Sivas ile Beşiktaş’ın da ikişer puan yitirmesinden sonra haftanın kapanış maçını Eskişehir’e karşı oynayacak olan Galatasaray için büyük şanstı. Bu alacağı üç puanla zirveye ortak olacak ve belki de şampiyonluk umudu artacaktı. Ne var ki, evdeki hesap çarşıya oymadı; Galatasaray, Ali Sami Yen’de 36 dakika on kişi oynayan Eskişehir’e 1-0 yenildi.

Şiddetli yağmur altındaki maçta Galatasaray mücadele yönünden son derece yetersizdi. Şuursuzca yaptığı hücumlardan da sonuç alamadı. Takım olarak başarılı Eskişehir ise rakibine göre çok daha iyi oynarken Engin, Doğa ve Bülent gibi oyuncularını durdurabilmek çok zordu. Yalnızca Rıza Çalımbay rakibini çok iyi etüt etmiş, takımını da ona göre motive etmiş... Diğer taraftan Galatasaray’ın sorunları devam ediyor. Bülent Korkmaz-Lincoln sorunu, futbolculardaki aşırı düşüş, yönetimin sessizliği, son dört maçın yitirilmesi gibi...

Haftanın diğer maçlarında daha çok alt sıralardaki fırtına yaşandı. Haftalardır aldığı puanlarla dikkati çeken Kocaelispor Ankaraspor’u 3-1 yenerken Antalya’da deplasmanda düşmesi artık kesinleşen Hacettepe’yi 2-1’lik sonuçla geçmeyi başardı. Kayseri Ankaragücü’nü 2-0; İstanbul Büyükşehir Belediye’de Konyaspor’u 2-0 yenmeyi başardı.Gençlerbirliği ile Denizli de golsüz berabere kaldılar. Bu sonuçlardan sonda düşme hattında neler olacağı önümüzdeki haftalara taşındı.

Yerel seçimler, 28 Mart ve 1Nisan’da yapılacak İspanya Milli maçlarından sonra Beşiktaş-Kayseri; Denizli-Sivas; Trabzon-İstanbul B.Şehir Belediye ve Gaziantep-Galatasaray maçları zirvedeki duruma biraz olsun açıklık getirebilir.


 

 

erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 23 Mart 2009 Pazartesi 10:30:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?