26
Mayıs
2024
Pazar
SPOR

Gümüşten Dev Adamlar Yüzümüzü Güldürdü…

Spor deyince aklımıza nedense hep futbol gelir. Futbol dışında kalan spor dallarındaki başarılar, her zaman basında kısa haberle geçiştirilir. Dünya Güreş Şampiyonasında 74 kilo güreşçimiz Selçuk Çebi, Ermeni Arsen Julfalak’ı yenerek üst üste ikinci kez dünya şampiyonu oldu. Aynı şampiyonada Rıza Kayaalp kafa darbesiyle şişin gözüne rağmen şansız bir maç çıkararak bronzda kaldı. Bu arada Hırvatistan’ın Split şehrinde düzenlenen Kıtalararası Atletizm Kupa yarışlarında Elvan Abeylegesse ancak 4.olabildi..Voleybolda ise 2011 Avrupa Şampiyonasında elemelerinde Erkekler Türkiye Milli Voleybol Takımı Yunanistan’ı 3–1 ile geçerek rövanş için büyük bir avantaj yakaladı.

2010 Dünya Basketbol Şampiyonasında büyük başarıya imza atan, Türk Milli Basketbol takımı güçlü Slovenya’ya 27 sayılık bir fark atarak tarihinde ilk kez yarı finale yükselmeyi başardı. Ardından Sırbistan ile oynanan yarı final maçı nefeslerin kesildiği bir oyundu. Sırbistan’ın baştan sona önde götürdüğü maçı Türkiye son çeyrekte, bitime 0,5 saniye kala Semih’in blokla kesip Kerem Tunceli’nin turnikede attığı basketle 83–82 yenerek ABD ile final oynama hakkını kazandı.

Basketbol’un önde gelen ülkesi ABD ile final oynamak büyük başarıydı. Milli Takımımız bir gün önce oynadığı zorlu Sırbistan maçının yorgunluğunu finalde fazlasıyla hissetti. Türk takımı %36 ile 20 basket atarken ABD %44’lük oranla bizden çok daha fazla isabet buldu. ABD’de daha çok gösteriye yönelik bir spor olan basketbol takımı burada takım oyununun en ince ayrıntılarını da gözler önüne serdi, özellikle üçlük atışlardaki başarılarıyla maçı kolayca 81–64 alarak 16 yıl sonra dünya şampiyonu oldular. Türk takımı ise elinden geleni yapmaya çalıştıysa da güçlü rakibine boyun eğmek zorunda kaldı. Gümüş madalya da kalan Türk Takımı şampiyon olamadı ama tarihimizdeki en büyük zaferi elde etti. Böyle olunca da 12 gümüşten dev adamı kutlamalıyız..

Basketbol başta olmak üzere diğer spor müsabakalarında da Basketbol maçlarında sevinilecek olaylar da yaşandı. Giysilerini örtmeye çalıştığımız ponpon kızlar skandalına rağmen salonda ne küfür ve ne de kulakları tırmalayan aleyhte tezahürat vardı. Kısacası bütün maçlar seviyeli ve centilmenlik çerçevesinde sürüp gitti. Şampiyonayı izleyen seyircilerin düzeyli görüntüleri ise ekranlarda izlendi. İnşallah basketbol maçlarındaki bu görüntülerden futbol seyircileri de ders çıkarırlar. Güçlü takımları peş peşe deviren Türk Milli Basketbol maçlarının ardından sokaklarda bayraklarla dolaşan, çaldıkları kornalarla çevreyi rahatsız eden kültürden yoksun insanlar da görülmedi. Bu da sporumuz açısından olumlu bir gelişme olarak gözlendi.

Kısacası Türk Milli Basketbol takımı futbolun yanında üvey evlat muamelesi gören bu spor dalını ön plana çıkardı.

Türk Milli Futbol T akımı 2012 Avrupa şampiyonası eleme maçlarından ikisini de kazanarak başarılı oldu. Rakip sahada Kazakistan’ı 3–0, Şükrü Saraçoğlu’nda da Belçika’yı 3–2 yenmeyi başararak C grubunda Almanya ile başa baş bir görüntü çizdi. Hidding yönetiminde ilk kez resmi maçına çıkan takımımız başarılıydı; bunda da yeni teknik direktörün katkısı olduğu açıktı. Kazakistan maçı oldukça kolay bir maçtı ve özellikle Hamit Altıntop’un attığı ikinci gol uzun süre hafızalardan silinmeyecektir. Bunun yanı sıra Bursasporlu 30’u aşkın yaşına rağmen ilk kez milli olan Ömer Erdoğan ise Milli Takım için büyük bir kazançtı. Bu maçta dikkati çeken yine kendi takımlarında forma şansı bulamayan Nihat, Sabri, Hakan Balta, Tuncay, Selçuk ve son dakikalarda oyuna sokulan Kazım’ın yer almasıydı. Beşiktaş’a transfer olan Aurelio da eskiye göre büyük bir düşüş içerisinde olduğu da açıkça görülüyordu.

Kazakistan galibiyetinden sonra, kolay bir rakip olmayan ve son yıllarda büyük bir çıkış yakalayan Belçika maçı oldukça zorlu geçti. Hava toplarında zayıf kalan kaleci Onur’un Van Buyden’e hediye ettiği iki gole karşılık milliler 64 dakikada 10 kişi kalan rakibi 3–2 yenerken, özelikle ikinci yarıda güzel bir futbol ortaya koymalarında Hiddink’in yerinde müdahalelerinin yanı sıra biraz da rakibe çarpan Arda’nın rastlantı golüyle ikide iki yapmayı başardık.

Bu iki maçta, fazla hayale kapılmayalım, eksiklerimizin olduğu da açıkça görülüyordu. İki galibiyete rağmen oynayan futbolcularımızın bazılarının formsuz ve ağır olduğu, bazıları yan pas yaparak ileriye gitmemeleri, yenilen gollerin ise yine duran toplardan yenilmesi en büyükengelimizdi. Volkan Demirel’in yerine ikinci kaleci sıkıntısının yaşandığı da özellikle Belçika maçında açıkça görüldü. Kabul edelim ki attığımız goller biraz kişisel beceri ve şanstan kaynaklanıyordu. Önümüzdeki Almanya maçına kadar bu eksikleri düzeltmek zorundayız. Bu arada Avusturya da dikkat edilecek bir rakip olduğu da unutulmamalıdır.

Türkiye sporu yönünden böylesine yoğun hafta içerisinde Süper Lig Cuma ve Cumartesi günleri oynandı. Referandum nedeniyle Pazar günü maç yapılmadı. Pazartesi akşamı da Kasımpaşa Kardemir Karabük, Trabzon-Sivas, Gençlerbirliği İstanbul Büyükşehir Belediye ve Galatasaray- Gaziantep maçları oynanacak..

Haftanın ilk maçında geçen yılın lideri Bursaspor Eskişehir’i 2–1 yenerken dördüncü haftada dördüncü galibiyetini almayı başardı. Şampiyonlar Liginin Valencia önünde Bursa’nın aldığı bu galibiyet moralleri epey yükseltti. Genç futbolcu Sezer’in attığı golle bir anda yenik duruma düşen Bursa 70 ve 77. dakikalarda Nunez ve Sercan’ın golleriyle durumu 2–1 getirdikten sonra 90+2’de de mutlak bir golü kaçırdı. Bursa boşuna şampiyon olmadığını gösterirken Eskişehir ise dört hafta da bir puanla belki de geçmişinin en kötü günlerinden birisini yaşıyordu.

Fenerbahçe kendisine bağlanan umutlara, transfere harcanan paralara rağmen bir türlü istikrara erişemiyor. Kayseri deplasmanında yediği birbirinden ucuz iki golle 2–0 yenilirken ligde de ikinci yenilgisini aldı. Korner atamayan, pozisyon üretemeyen Fenerbahçe, hazır olmayan Yobo’nun sakatlanmasından sonra Bekir, İlhan dururken Selçuk’un stopere çekilmesinin anlamına cevap aramak bile olanaksız. Nitekim Fenerbahçe’nin yediği goller de Selçuk’un hatalarından geldi. Şimdi Aykut Kocaman’a Önder’i niye Kayseri’ye verdin diye sormazlar mı?

Beşiktaş ise Ankaragücü karşısında rakibin kötü futboluna ayak uydurarak oynamasına rağmen 4–0 galip gelmesini bildi. Ümit Özat’ın açık, alan daraltmayan arkayı kapatmayan oyunu farkın meydana gelmesinin başlıca nedeniydi. Maçı izlemeyeniler sakın Beşiktaş’ın çok güzel oynadığını sanmasınlar, vasat futbolunda yalnızca fırsatları değerlendirdiler, hepsi o kadar…
Referandum nedeniyle cumartesi günü oynanan tek maçta da Antalya deplasmanında Manisa’yı 2–1 yenerek rakibini sıfır puanla ligin dibinde bıraktı. Ligin yeni takımı Bucaspor ile Konyaspor 1–1 berabere kaldılar


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 13 Eylül 2010 Pazartesi 12:05:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?