22
Mayıs
2024
Çarşamba
SPOR

Türk Futbolunda Kara Gün!..


Türk futbolunda kara gün tabir edebileceğimiz pek çok maç olmuştur. Bunlar futbol tarihimizin derinliklerinde kalmıştır. Örneğin 1954 Dünya Kupasında Almanya’ya 7-2, İstanbul İnönü Stadında İngiltere’ye 8-0 yenilmiştik. Bunların yanı sıra beşer altışar gol yediğimiz Avrupalı rakiplerimiz de olmuştu. O günlerde de pek çok spor yazarımız kara gün sözcüğünü kullanmıştı. Ne var ki, Avrupa kupası elemelerinde FIFA klasmanında 115.sırada olan, dünya futbolunda adı sanı geçmeyen, hiçbir başarılı sonucu olmayan ve yedi amatör futbolcusu ile sahaya çıkan Malta karşısında beraberliği zor kurtaran Türk Milli Takımı için söylenecek söz bulamıyorum.

Malta Milli Maçı gerçekten Türk futbolu için uzun zaman unutulmayacak bir kara gün olmuştur. Geçmişe baktığımızda futbol klasmanında ismi cismi olmayan takımlar karşısında puan kaybettiğimiz maçlar da olmuştur. Bu maçlarda alınan sonuçlar nedeniyle Avrupa kupalarına veda ettiğimiz de olmuştur. Örneğin 1972’de Lüksembourg’a 2-0, 1994’de Belaros’a 2-1 yenilmiş, 1991’de Farea Adaları ile 1-1, San Marino ile 0-0 berabere kalmıştık. Çoğu kişiye sorsanız bu memleketler nerede diye doğru yanıtı pek alacağınızı da sanmıyorum.

Türk Milli Takımı Malta maçını Avrupa Şampiyonasına katılmayı gerçekten istiyorsak almak zorunda idik. Ama olmadı sahadan zorlukla berabere ayrıldık.

Bizlere bu kara günü yaşatanlar kimin suçudur?

Kuşkusuz, bunun başında Fatih Terim gelir. Terim, sorumlu benim diyerek bu işin içinden sıyrılamaz. Öncelikle takımın kuruluşu yanlıştır. Bu maç için yapılan Romanya’ya yenildiğimiz hazırlık maçında eksikleri görememiştir. O maçta, çok yanlış olarak Hamit Altıntop’u orta sahada oynatmış, tenkit edilince de Hamit her yerde oynar demişti. Bu maçta ise gol atma yeteneğini yavaş yavaş yitiren , ilerlemiş yaşıyla Hakan Şükür’e 90 dakika takımda yer vermek büyük hata idi. Ardından İngiltere’de başarılı bir grafik çizemeyen 90 dakika oynatılmayan, Birmingham’ın son lig maçında bitime 6 dakika kala oyuna giren Tuncay’ın eski günlerinden uzak olduğu açıktı. Aynı şeyi Emre için de söyleyebiliriz.. Bugün Emre takımının 18 kişilik kadrosunda da yok. Ardından takımda çalım hastalığının bir türlü önüne geçemediği de açıktı. Malta maçında direği sıyıran birşutu dışında sürekli kapalı Malta defansı içerisine girerek, çalım üstüne çalım atmaya çalıştı. Tabi yemediler. Bu arada da hakemi kandırabilir miyim gibisinden kendisini sıkışık savunma içerisinde yerlere attı.

İbrahim Üzülmez, Arda topu aldıklarında çalım yüzünden topu rakibe kaptırdığı maçın başından itibaren görüyordu.

Defans evlere şenlikti. Örneğin Aglus’un 60 metrelik pasını savunmamız adeta izledi. Buna ne kaleci Hakan’ın ve ne de İbrahim Toraman’ın yapacağı bir şey yoktu.

Malta sıkıştığı anlarda ani ataklar yaparak savunmamızı alt üst etti. Bunun sonucu olarak iki de gol geldi. Fatih Terim bunu göremedi. Yediğimiz golleri değil Avrupa takımlarının bizim amatör takımlarımızın bile yemesi çok zordur. Takımı sürekli ileriye yönlendirdi, bunu sonucu olarak, her top kaptırışımızda Malta akınları peş peşe geldi.

İlk yarı da hiçbir varlık gösteremeyen takımımız ikinci yarıda Gökdeniz’in, ilerleyen dakikalarda da Deniz’in çabaları ile biraz hareketlendi.

Futbolcularımız da bu maçta suçludur. Maça rakibi küçük görerek, üç puan nasıl olsa çantada keklik diye başladılar. Ama olmadı. Rakip keklik değil atmaca çıktı...

Futbol takımlarımız da bence suçludur. Avrupa, Güney Amerikalı futbolculara sürekli takımlarında yer verince Türk futbolcuları takımlarında yer bulamıyor, dolayısıyla da yeniler yetişemiyor. Düşüne bilir misiniz, Milli Takımın güvenilir bir kalecisi yok. Bir zamanların Turgay’ı, Şükrü’sü, Özcan’ı, Ali’si, Yasin’i ve diğerleri nerede?

Futbol Federasyonu da suçludur. Kulüplerle dalaşacağına, rakiplerimiz için “Hepsini tek tek yeneceğiz. Finallere katılacağız” gibisinden gaza getirecek sözlerle futbolcuları motife etmeye çalışacağına, Fatih Terim’e dur bakalım bu gidiş iyi değil deme cesaretinde bulunabilse...

Fatih Terim’in tek suçlu benim diye kabadayıca konuşmasına da gerek yok. Suçlu sensen bırakırsın takımı...Bu işi saha kenarında kabadayı tavırları ile dolaşmakla olmuyor. Senden iyisi de var bu ülkede ama arkasında basın, federasyon yok...

Fatih Terim’in bu yazdıklarıma gücenmesini istemem. Burada doğruları dile getirmeye çalışıyorum. Önceki yıllarda yazdığım gazetelerde O’nun lehinde çok yazı yazmıştım. Ancak bugünkü Fatih o günlerin Fatih’i değil. Bunu kabul etmek gerekir.

Malta maçında takımın dizilişi ise baştan yanlıştı. Sabri’nin önünde Hamit olması gerekirken tam tersi yapılmıştır. Sabri ileriye dönük bir oyuncudur. Nitekim Feldkamp geriye Uğur’u önüne de Sabri’yi monte etmiştir. Terim takımın bir ana iskeletini bir türlü kuramamıştır. Liglerimizde oynayan futbolcuları hiçbir zaman dikkate almıyor, ana iskeleti dışarıda oynamaya çalışanlara dayanarak kurmaya çalışıyor.Onların da çoğu ya sakat ya da Avrupa disiplinine uyamadıklarından kadro dışı kalıyorlar. Liglerimizin formda oyuncuları, öncelikle BJK’li Serdar’lar, Kayserili futbolcular, Manisaspor’un başarılı kalecisi Ufuk takımda yok. Diğer teknik direktörlerin takıma koymadıkları oyuncuları Killi takıma çağırarak, sanki siz bu işi bilmiyorsunuz demek mi istiyor?

Kısacası futbolcuları gibi Fatih terim’de formsuz. Dinlenmesi gerekir...

Malta’nın Osmanlı boyunduruğundan kurtulduğu dünde futbolda da onlara bayram hediye ettik.

Önümüzdeki Çarşamba günü oynayacağımız, Bosna Hersek’i yenen Macaristan maçından çoğu kişi gibi bende umutsuzum. İnşallah yanılırız. Bu maçı alsak bile Norveç, Yunanistan ve Bosna Hersek maçlarından üçer puan almamız zor değil imkansız. Bu bakımdan 2008 Avrupa Kupası finallerine katılabilmek bana hayal geliyor.

Türk Takımını bu duruma düşürenlerin bayramı! kutlu olsun!..


erdemyucel2002@hotmail.com  

Yayın Tarihi : 10 Eylül 2007 Pazartesi 12:11:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?