4
Mayıs
2024
Cumartesi
EKONOMİ

Garanti Bankasının Anadolu sohbetleri

Garanti Bankası Anadolu Sohbetleri'nin 29. toplantısında, Avrupa Birliği (AB) ile müzakere sürecinde Manisa'nın tarım-sanayi dengesini nasıl kuracağı masaya yatırıldı.

Dünya ekonomisinin Türkiye ve Manisa'ya etkileri, AB sürecinde KOBİ'leri ve tarımı bekleyen fırsatlar ile yerel kalkınmanın irdelendiği toplantıda, ayrıca Manisa'nın yeni dönemde tarım ve sanayi açısından karşı karşıya olduğu fırsatlar ve tehditler tartışıldı.

Dünya Gazetesi ile Manisa Ticaret ve Sanayi Odası'nın (MTSO) işbirliğinde Anemon Otel'de düzenlenen toplantıya Vali Yardımcısı Ekrem Aylanç, Belediye Başkanı Bülent Kar, Vergi Dairesi Başkanı Ali İhsan Tunçağıl, sanayici ve işadamları, sivil toplum kuruluşları yöneticileri ile çok sayıda davetli katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, "2002 yılından bu yana gerçekleştirdiğimiz toplantılarımızda bu yıl AB sürecinin fırsatları, tehditleri, gerekleri ve standartlarıyla girişimcilerimize çizdiği yolu daha belirgin hale getirmeyi amaçladık. İdeal yatırım şehri olduğu FDI Magazine tarafından tescillenen Manisa, bu yeni süreç kapsamında önemli bir fırsatın eşiğinde. AB ile müzakere sürecinde en fazla üzerinde durulacak konuların başında gelen tarımın can damarı Manisa, AB müktesebatının yaklaşık yarısını oluşturan tarım mevzuatına uyum sağlamak zorunda. Manisa'nın tarımda sahip olduğu bu gücü, hızla gelişen üretim ve sanayi altyapısıyla uyumlu bir şekilde birleştirerek, uluslararası verimlilik ve rekabet gücüne ulaşması, kalkınma yolunda hızla ilerlemesi gerekiyor" dedi.

Dünya Gazetesi Genel Yönetmeni Osman Saffet Arolat'ın yönetiminde gerçekleştirilen toplantıda daha sonra MTSO Meclis Başkanı Yaşar Coşkun söz aldı. Konuşmacılardan Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Gökçe de, 1950'li yıllarda Türkiye enflasyonun yükseldiğini, 94'lerde ise enflasyonun tavana vurduğunu belirterek, "Türkiye'nin asıl sorunu mali yapıdadır. Türkiye'nin 2007 yılında bütçe açığı sıfırlara kadar düşecek inşallah. Türkiye nüfusunun 3'te biri çalışma yaşında. Bu demek oluyor ki; kredi kartı kullanımı geçen sene 14 binken, bu sene yüzde 100 artarak 28 bine çıkmış. Türkiye'nin şu anda gidişatta yapısal yapıdan başka sorunu görünmüyor. Türkiye'nin borçluluk oranı 2001 yılında yüzde 91 iken, 2005 yılında ise yüzde 58'e düşmüştür. Bu sadece iktidardaki partinin değil hepimizin eseridir" diye konuştu.

TÜSİAD AB Temsilcisi Dr. Bahadır Kaleağası ise, "Hepimiz birer seçmeniz. AB tabi ki hayatımızda ekonomik bir merkez olarak görülüyor. Türkiye için de cazibe merkezi, sosyal bir güç kaynağıdır. Sadece bizim için değil Almanya, Yunanistan, ABD için de bir cazibe merkezidir. AB kendine önümüzdeki 10 yıl için yeni bir stratejik hedef belirlemiştir. 2004 Mayıs ayında Avrupa pazarı genişlemiştir. Esas olarak müzakere edilen AB müktesebatının içeriği değil. Aday ülkeler zaten buna uyacak, uyması da gerekiyor. AB'ye girersek hayatımızda neler değişecek? Bunlara bakmamız lazım. Bu durum özel sektör, kamu sektörü, bağımsız çalışanlar, emekliler, ev hanımlarını etkileyecek. Türkiye'nin tarıma bakış açısı belli, ne kadar geri olduğumuz da belli" şeklinde konuştu.

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Korel Göymen, "Kalkınmanın bir yaşam kalitesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Aslında belediye Manisa'da stratejik bir plan hazırlamak zorunda. Tabi bunun baştan sağma bir plan olmaması gerekiyor. Mesela Manisa'nın yeni vizyonu ne olacak? Önceliklerini belirleyecek; sanayi mi, tarım mı? Aslında Türkiye'nin konumunu düşündüğümüzde burada belediye çok kötü durumda değil" dedi.

.
Yayın Tarihi : 18 Kasım 2005 Cuma 15:42:49
Güncelleme :18 Kasım 2005 Cuma 15:50:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?