1
Mayıs
2024
Çarşamba
EKONOMİ

"Ekonomiyi IMF kurtardı"

Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel, hükümetin IMF ile anlaşmayı zamanında yaparak ekonomide yaşanabilecek tehlikeleri önlediğini söyledi. Yeni bir 2001 krizinin yeniden yaşanmayacağını açıklayan Erçel, yıl sonunda enflasyonun belirlenen hedeften sapma göstererek yüzde 8 oranına ulaşabileceğini belirtti.

Uludağ İhracatçı Birlikleri'nde düzenlenen panele konuşmacı olarak katılan Merkez Bankası Eski Başkanı Gazi Erçel, son haftalarda ekonomideki dalgalanmaları değerlendirdi. Erçel, yaşanan dalgalanmalara bakıldığında olayın 2 yada 3 değişik yönü olduğunu söyledi. Erçel, "Kimse bu kadar çabuk dalgalanma olacağını beklemiyordu. Yatırımcıların bir anda fikrini değiştireceklerini, bir anda uykudan uyanarak panikleyeceklerini kimse ummuyordu. Ben de yavaş yavaş, yumuşak şekilde olur diye bakarken, birden sert bir şekilde gerçekleşti. Dünyada yatırım ve tasarruf arasında dengesizlikler vardı.

Japonya ve Amerika'da çeşitli dengesizlikler vardı ve bunların çözülmesi bekleniyordu. Herkes aniden uyandı. Baktık ki bizi bu dalgalanmalar daha fazla etkiledi. Bunun sebebini herkes biliyor. Cari acığı yüksek olan, enflasyonist bekleyişlerin arttığı döneme rastlayan bu rüzgar bizi daha çok etkiledi. Bizim de zaten politik yaşamımız öyle sakin olmaz, mutlaka bir şeyler olacaktır. Olanlar oldu ve şu anda piyasalar dengeye oturdu" dedi.

Dalgalanmaların Türkiye'yi etkilemesine rağmen çok fazla karamsar olunmaması gerektiğini vurgulayan Erçel, "Türkiye'nin önünde bir AB süreci var. Bu süreçte Türkiye orta ve uzun dönemde mutlaka ilerleyecek. Bizim politik ve demokratik sistemimiz bir türlü yerine oturmadı. Dengesiz bir demokratik bir rejim içerisinde oturuyoruz. Bir tarafta, yüzde 35 oy almış bir iktidar, diğer yanda yüzde 65 diğer kesim. Burada bir çok sürtüşme ve gerginlikler var. Önümüzde baktığımızda iki seçim var ve bunlar ekonomik hayatı, ülkenin ticaretini etkiliyor. Her şeyden önce bizim yumuşak karnımız cari işlemler açığı, bunu nasıl azaltırsınız? En basit anlatımla cari işlemler açığı, sizin yurt içi tasarruflarınız yurtdışı yatırımlarınıza yetmiyor.

Hızlı büyüyorsunuz, bu büyümeyi yavaşlatmalısınız. Bu yavaşlama kasıtlı olurdu, ya da kaş göz yararak olurdu, Şimdi oraya geliyoruz. Önümüzdeki tablo büyüme yavaşlamasına geliyor. Böyle olunca bu yavaşlama işsizlik meselesini de olumsuz etkileyecek. İşsizlikle ilgili gelişmeler, net karar vermenize izin vermiyor. Son 3 yılda Türkiye tam yüzde 28'lik büyüme kaydetmiş. Büyüdüğü zaman istihdam sağlar. Bunu da oluşturmuş ve son iki yılda yaklaşık 1.3 milyon kişiye iş sağlamış. Önümüzde büyümenin yavaşlayacağı bir dönem var. O zaman istihdam oluşturma kapasitesi de yavaşlayacak. Eğer yine tarımdan iş gücü akımı sanayiye doğru devam ederse, o zaman hiç bir değişiklik olmayacak hatta daha da eksilere gidilecek" diye konuştu.

"YIL SONUNDA HEDEFLENEN ENFLASYON RAKAMI EN FAZLA YÜZDE 8 OLUR"
Euro ve doların gerçek değerini tespitinin güç olduğunu vurgulayan Erçel, 2005 yılı sonunda dolar paritesinin bin 600 seviyelerinde olması gerektiğini açıklayarak, "Bu olsaydı şimdi bu sıkıntıları ve sert değişimleri yaşamayacaktık. Dolayısıyla gerçek değere doğru yeni geliyoruz. Gerçek değer bu mu, yoksa değil mi, bu tartışılır. Ama şu var ki tüm ülkeler bunu uyguluyor. Paranızı diğer ülke paralarına karşı fazla değerlendirmeyeceksiniz. Bu Türkiye'de aşırı şekilde oldu.

Kur ve TL değeri piyasada belirlensin diye rejim içerisine girersen, o zaman bu oluyor. Tabii ki piyasa belirlesin, ama piyasanız rahat ve geniş değil ki. Piyasanızda bir çok sıcak paracılar var. Geliyor indiriyor paraları, dolardan da faizden de para kazanıyor ve çekip gidiyor. Bir karışıklık olduğu zaman Allahaısmarladık deyip gidiyor. İşte son 3 haftada 8-10 milyon dolar çıktı gitti. Olan bize oldu ve belirli yere oturduk. Kazananlar kaybedenler oluyor. İhracatçılar kaybettik dedi, ithalatçılar kazandı diyorlar. Aslında temel politika olarak, ikisi de dengeli şekilde kazanmalıdır" şeklinde konuştu. "Kurdaki dalgalanmaların enflasyonist baskı yapar mı?" sorusu üzerine Erçel şöyle devam etti: 

"Piyasalarda farklılıklar oluşuyor. Ama Türkiye'de hedeflenen yüzde 5 enflasyonunun tutacağını herkes biliyor. Merkez Bankası'nın çalışmalarına göre kurun hareketleri farklı oluyor. Dolayısıyla diyor ki, bir birim kurdaki bir artış 0.30 değerinde fiyatlarda bir artış yapıyor. Bunu hesaplarsak, kur burada durur ise yıl sonunda enflasyon oranı yüzde 8 civarında olur. Merkez Bankası ne yaptığını bilen bir kurum. Kur meselesinde 'dalgalı kur' diyor.

'Bu kurda da ne olursa olsun karışmayacaksın' diyor ve öyle de yaptı. Bu ileriki dönemde bu çıkış devam eder mi? Eder, ama yavaş yavaş eder. 2001 krizinin çok fazla derinleşmesinin en önemli sebebi, kriz çıktığında alınan karar ve önemlerin uygulamaya konulması için 3 ay gibi zaman geçti. Eğer bu dönemde hükümet bir gecikseydi ve IMF ile anlaşma imzalanmasaydı, bu kur daha yükseklere çıkardı. Hükümet, Merkez Bankası'nın da uyarısı ile zamanında tedbirini aldı ve tehlikeyi önledi. Burada en önemli şey, duruşunuz ve alınacak önlemdir. Burada en önemli görev Merkez Bankası'na düşüyor. Bu tip durumlarda tüm yerli ve yabancı yatırımcılar, Merkez Bankası'nın duruşuna bakar. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı çok önemlidir.

Yatırımcılar Merkez Bankası'nın sergilediği tavırları ve yaptığı hareketlerin güçlülüğüne bakar. Merkez Bankası kararlı duracak, ne yaptığını bilecek. Hükümet de paniklemeden, ne gerekiyorsa, IMF ve AB ile olan ilişkilerini etkin bir şekilde yapacak. 2001 krizi gibi bir şey olmaz. Bir kere yapısal olarak hiç olmaz. Bankacılık sistemimiz gelişti, anlayış değişti. Ama gecikirseniz, her şey yine ne oldu, ne olacak, cari açık finanse ediliyor, Deniz Bank'tan da 2.5 milyar dolar geldi şeklinde olaya hafif tarzda yaklaşırsanız, o zaman olmaz. Yine kriz tehlikesi yaşarsınız."
.
Yayın Tarihi : 2 Haziran 2006 Cuma 01:38:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?