7
Mayıs
2024
Salı
İSTANBUL

Altın Yumurtlayan Tavuk

Türkiye’nin en büyük “sıcak para” sektörü
turizm...Ayrıca ilintili olduğu sektörlere de büyük
kaynak yaratan “bacasız” bir sanayi...
Birkaç sene önce “helva yapsana” isimli bir türkü
(ya da şarkı, bilemiyorum fazlaca ilgi alanıma
girmediği için) oldukça revaçtaydı.Un var, şeker
var,yağ var ama ortada helva yok.Aynı yıllardır
Fenerbahçe futbol takımı hakkında söylenegeldiği gibi
“oyuncular çok iyi ama teknik direktörler iyi
olmayınca takım başarısız oluyor.”.
Ülkemiz toprakları birçok medeniyetin beşiği
olmasından ve konumunun özelliğinden dolayı gerçekten
büyük bir cazibe merkezi... Yıllardır birçok turizm
tanıtımında da yer aldığı gibi bir “açık hava
müzesi”... İstanbul’un o kendine has büyülü,tarihi
havası,Güney Ege kıyılarındaki irili ufaklı cennet
koyları,Antalya’da karlı dağlara bakarken deniz ve
güneş banyosu yapabilme imkanı, Kapadokya’nın muhteşem doğal ve
tarihi zenginliği, Nemrut Dağları’ndaki heykeller,
Hatay’daki tarihin ilk kilisesi, Meryem Ana
kilisesi,Efes harabeleri,Aspendos, Perge ve burada
sayamadığım yüzlerce tarihi varlık ülkemize insanları
çekiyor...Ama bu durum tek başına yeterli olmuyor ki
turizmden istenilen gelirin elde edilemediği “temcit
pilavı” gibi tekrarlanıp duruluyor ama hiç kimse somut
bir adım atmıyor. Türkiye adeta güzel bir kadının
sadece güzelliğinin yeteceğini düşünerek kendisini
kültürel anlamda yetiştirmemesi gibi bir durumun
içinde. Yani turistlerin ilgisini güzelliği ile
çekiyor ama bunu karlı ve verimli olarak lehine
çevirmeye çalışmıyor.
İlk körfez krizinde birkaç ay boş kalmayı göze
alamayan ve geleceği göremediği için tur
operatörlerine büyük tavizler veren konaklama seyahat
işletmeleri yüzünden bugün ülkemiz turizmi içler acısı
bir hale doğru hızla ilerlemektedir.Turizmde görev
yapan ve okumaya, araştırmaya çalışan bir birey olarak
kendi gözlemlerim ve basından ve sektördeki
insanlardan takip ettiğim kadarıyla ülkemize gelen
turist, ülkesinde aldığı işsizlik maaşı ile dahi
destinasyon olarak ülkemizi seçebilmekte.
Kiraladıkları uçaklarla (charter) adeta
“hava minibüsçülüğü” yapan tur operatörleri, “her şey
dahil” sistemi ile adeta Türkiye turizminin dibine
dinamit koyan otel ve tatil köylerine  “yığdıkları”
ucuzcu müşterilerle turizmin geleceğini bataklığa
doğru sürüklemekteler.Bundaki amaçsa sadece günü
kurtarmak olarak göze çarpmakta.
Yeri gelmişken “her şey” dahil sistemine değinmeden
de geçemeyeceğim.Bu sistemde, bir otele gitmek isteyen
turist,ücretini acenteye konaklama, yeme-içme
hizmetlerinin tümünü de kapsayacak şekilde
yapmaktadır. Bu sistemin dezavantajları; turistin otel
dışına çıkmasını en aza indirgemesi dolayısıyla nakit
bırakmalarını sağlayacak alış verişleri de çok
azaltması; küçük konaklama işletmelerinin de pazardan
payını alabilmek için her şey dahil sistemine
geçmeleri ama bunu uygulayabilecek sermaye birikimine
sahip olmadıkları için yiyecek büfelerinin ve
sundukları içeceklerin turist beğenisinin çok uzağında
olması; yarattığı psikoloji ile yüksek alım gücüne
sahip turistleri uzaklaştırılması olarak
sıralanabilir.
Turizm sektöründe satılan hizmet “tatmin”dir.
Dolayısıyla, turistik işletmelerin öncelikli olarak
diğer işletmelerden farkları olmaları gerekmektedir.Bir turistik
işletme, sıradan bir “dükkan” gibi “maliyeti ne kadar
azaltırsam o kadar çok kar ederim” felsefesi ile
hareket edemez, etse bile devlet tarafından o
işletmenin faaliyeti durdurulmalıdır. Çünkü ortada
milyar dolarlarla ifade edilen gelir kayıpları
olacaktır.Bu “maliyet azaltma” politikası yüzünden
birçok eğitimli turizmci sektörden uzaklaştı ve
uzaklaşmakta. “Nasıl olsa tip(bahşiş) alıyorlar”
mantalitesi ile son derece düşük verilen maaşlar ve
sosyal haklar yüzünden personelin çalışma şevki
kırılmakta ve ilk fırsatta sektörü terk etmelerine yol
açmaktadır. Ayrıca rastgele istihdam edilen insanlar kalifiye
personelin adalet duygusunu yaralayarak sektörden
ayrılmalarına yol açmaktadır.Ülkede birçok
üniversitenin turizm işletmeciliği ve otelcilik
bölümünden mezun birçok insan, başka dallara kanalize
olmaktadır.Yapılan araştırmalarda,turizm sektöründe çalışan personelin büyük çoğunluğunun entellektüel birikimden yoksun oldukları göze çarpmaktadır.
Kalifiye olmayan personel istihdamı da turizm
işletmelerinin sunmak zorunda olduğu en önemli hizmet
olan “tatmin”i azaltmaktadır. İşaret,jest-mimik ve el
kol hareketleri ile turistle anlaşmaya çalışan
personel hiç de az değildir.Tasarruf adına ışıklar
kapatılmakta, kaloriferler söndürülmektedir.Sorarım
size konaklama işletmeleri öğrenci yurdu mudur?Eğer bir işletme
vermesi gereken en önemli hizmeti veremiyorsa,
o işletmeye yaptırım uygulanmalıdır. Fakat genelde kontrollerde herhangi
bir durum tespit edilse bile “Ankara’daki hatırlı bir
şahıs” vasıtası ile yaptırımlar engellenmektedir. Tüm
bu durumlar yüzünden ülkemizde sadece 2 tür konaklama
işletmesi kalmıştır: isim yapmış 5 yıldızlılar ve
diğerleri. Sadece doluluk oranları ile sahte umutlar
verilmekte, ortalama oda fiyatlarından (average room
rate) -adeta tabuymuş gibi-  hiç  söz edilememektedir,
çünkü inanılmaz düşük fiyatlara pazarlanmaktadır.
Turizm hakkında yersiz tahminler yapıp, yanlış
tedbirler alınmaya devam edilirse korkarım ki ne
turizm kalacak ne de turizmci; ki zaten kalifiye
turizmciler “başka yerde yeni ve umut dolu bir gün”
arayışlarını hep sürdürmekte...
Yayın Tarihi : 30 Ekim 2003 Perşembe 00:00:21
Güncelleme :27 Nisan 2004 Salı 13:06:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?