Filmler... Eminim hepimizi hayatımızın bir bölümünde etkileyen filmler olmuştur.Aslında içinde bulunduğumuz psikolojinin de etkisiyle filmden alacağımız haz oldukça değişken olabiliyor. Mesela, yalnızlığın depresif dehlizlerinde ilerlerken bir romantik komedi izlemek bu ruh haline tuz biber ekebiliyor.Her neyse, “devamı çekilse böyle olurdu” tarzından filmleri irdeleyeceğim bu yazıda... Herhangi bir Emrah filmi: Bu kez kötü yola düşen Emrah'ın süt annesinin teyze oğludur...Emrah ise temiz bir köy çocuğu olmaktan çıkmış,turizm sektöründe kara para aklayan bir baba olmuştur.Film bu çerçevede gelişir.(Bir de film konusu yazar ya gazetelerde,orada konudan bahsetmekten sıkılan eleştirmen "olaylar gelişir" diye bitiriyor ya,yahu herhalde olaylar gelişecek.) Robocop: Araba kullanan,uçan robocop; yeni dönem izleyicisine hitap edebilmek için bir değişiklik aramaktadır. Gel gelelim yüzmeyi öğrenir bu. Bilirsiniz robotlu filmlerde robot sahnedeki aktör ya da aktrisle konuşurken kafasını yana öne eğdirir yönetmen,(robot insan değil ya bir şekilde karşısındakini dinlediğini belirten bir hareket yaptıracak), yana eğdirir filan...İşte bu son Robocop filminde,Robocop'a jest-mimik yapmayı öğretirler. Elm Sokağında kabus: Her bölüm sonunda ölüp,bölüm başında dirilmekten "mezar folloşu" olan Freddy,bu kez dirilmemeye karar verir ve böylece son kabus filminde yer almaz... Hülya Koçyiğitli salon filmi: Bu filmin devamında da Hülya Koçyiğit inanılmaz yapmacık rol yapmaya devam eder ve Leman dergisi tarafından ayın lalesi seçilir... Buna çok içerleyen Feride(Hülya) "kendini" intihar etmeye karar verir ve boğaz köprüsüne gelir.Ama orada onu bekleyen bir sürpriz vardır (Murat(Ediz Hun)) ...Genç gazeteci Murat kara kara nasıl haber yakalıycam diye düşünürken,intiharcı psikopatı ikna etmeye karar verir,olaylar gelişir... Meg Ryan-Tom Hanks filmi: Çok alakasız oldukları halde bir şekilde buluşturulmaktan sıkılan ikili,bu kez buluşturulmamaya ve birbirlerini özleyerek günümüz moda ilişkisini yaşamaya, böylece "bir süre böyle deneyelim" gibi bir lafı etmemeye karar alırlar....Buna mukabil heyecanı hiç yitirmezler Canavarlı bir film: Devam filmi çekmeye değeceği umulan her canavarlı filmin sonunda ,devam çekmeye gerek olduğunu belletecek bir "bulunup imha edilemeyen yumurta ya da yavru" klişesinden bıkan yönetmen bu kez canavarın larvasını bir kalorifer böceği yardımıyla etrafa yayar... James Bond: Ortalığı kasıp kavuran ajan, bu kez uzak doğudaki bir uyuşturucu-beyaz kadın mafyasına el atar... Fakat orada intikamcı bir Vietkong askerinin saldırısında yaralanır, kendisini bulup tedavi etmesi beklenen "bölüm fıstığı"ndan SARS kaparak nalları diker... Pulp Fiction 2: Tarantino yine "nasıl yapsam da şiddeti olağan biçimde seyirciye yansıtsam" felsefesinden yola çıkarak mezbahada çalışan sakin görünümlü psikopat kasap Henry'nin iş hayatını konu alır... Cüneyt Arkın filmi: Yıllarca vuran, kıran,dünyayı kurtaran Cücü artık yaşlanmıştır ve bu işin felsefesini çözmek üzere Nepal'e öğreti almaya gider...Fakat işler beklediği gibi olmayacaktır.Zira, düşmanları Voodoo büyüsüyle baş hasmı Erol Taş'ı karşısına dikmişlerdir... Oysa Cücü'nün eklem romatizması ile başı derttedir...Olaylar gelişir... Tarık Akan filmi: Nasıl Ferit olunur isimli kitabını imzalayan Ferit kalabalık arasında nur yüzlü Hale Soygazi'yi görerek aşık olur.. Ama bu ilişki başlamadan bitmelidir zira Ferit Philedelphia 76'ers tarafından draft edilmiştir ve Amerika’ya gidecektir... Alternatif devam filmlerinin devamı gelebilir...