7
Mayıs
2024
Salı
İSTANBUL

Sanatçı...

Popüler olmanın, “medya maymun”luğundan geçtiği; BBG, televole türü programların müthiş rağbet gördüğünün iddia edildiği yurdumuzda gerçek sanatçıya verilmesi gereken değerler kesinlikle verilmemektedir. Sanatının gerektirdiği yeteneklere ve gerçek sanatçıda bulunması gereken entellektüel birikime sahip sanatçılar bir kenara itilmekte ve sadece birkaç kez –her ne sebeple olsun- yüzü ekranda gözüken “birileri”yse kolaylıkla “sanatçı” mertebesine yükseltilerek, hiç çekinmeden salakça konuşmalarıyla gündeme “oturabilmektedirler”. Sinemaya ilgisi olanlar yahut yazılı basında sanat haberlerini takip edenler bilirler; Nuri Bilge Ceylan’ın “Uzak” isimli filmi Cannes film festivalinde jüri ödülüne layık görüldü.Bu müthiş başarı Setab Erener’in Türkiye adına “Everyway that i can” isimli İngilizce parçayla Eurovision şarkı yarışmasında kazandığı birinciliğin gölgesinde kaldı. Medyanın çok hoşuna gidecek tarzdan bir polemik konusuydu bu ve “piranha”lar hemen iş başına geçti; Nuri Bilge Ceylan’ın ağzından filmin başarısının çok daha önemli olduğu ama hak ettiği ilgiyi görmediği şeklinde demeçler yayınlandı. Fakat hemen ardından basına demeç veren Ceylan, olağanüstü bir alçakgönüllülükle, Eurovision şarkı yarışmasında kazanılan birinciliğin bu ilgiyi görmesinin normal olduğunu ticari anlamda da böyle olması gerektiğini belirtti. Gelgelelim bu birinciliğin öyküsüne... Basından takip ettiğim kadarıyla ünlü aktris Meg Ryan’ın bu birincilikte büyük payı vardı. Filmi izlemiş ve gerçekten etkilenerek ve jüriye filmi överek bu büyük başarıyı kazanmasını sağlayan bir etken olmuş. Meg Ryan’ı bilen bilir, bir dönem Tom Hanks ile birlikte rol aldığı romantik komedi filmleriyle çok sevimli bir çift oluşturmuş ve tüm dünyada tanınmış bir aktristir. Şimdilerde film başına en az 10 milyon dolar kazanan bir “gerçek sanatçı”. Bu paraları kazandığı için dejenerasyon sürecine girmemiş, sadece sansasyonlarıyla gündemde kalmayıp, sinemanın sanat adına yapıldığı Avrupa filmlerini de takip ederek “Uzak” türünde gerçek anlamda “sanat” için bir filmin kazanması için jüriye baskı yapacak sanat bakışını edinebilmiştir.Yurdumuzda sanatçı ilan edilenlerin icraatlerine baktığımızda ise; “aşk” kavramının içini boşaltarak haftada bir yoz ilişkiler içine girmek, aptal polemiklerde başrollerde yer almak, beyinsizliklerini pişkince her fırsatta ortaya dökmek ve bundan hiç de utanmamak, rol aldıkları yapımlar dram olsa komediye, söyledikleri şarkıları ise “susam sokağı” şarkılarına dönüştürmek ve daha bir sürü sığlık içinde yer alarak seviyelerini belli etmek gibi faaliyetlerde yer aldıklarını görüyoruz. Bu arada yurdumuzda sanat icra eden gerçek sanatçıların ise hakkını yiyemeyiz, ama onları “görebilmenin” yolu tiyatroya gitmekten, alternatif basını takip etmekten ve özellikle kitap okumaktan geçer; televole izlemek, BBG’de oy vermek ya da “tabloid” gazeteleri takip etmekten değil... Böylece sanatçı geçinen geri zekalıların yüzüne hak ettikleri o tokadı çarpabileceksiniz...
Yayın Tarihi : 29 Ağustos 2003 Cuma 00:00:19
Güncelleme :27 Nisan 2004 Salı 13:08:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?